‘Rektörlükler de AYM’nin Barış Akademisyenleri için verdiği kararı tanımamakta direniyor’
Ankara Dayanışma Akademisi, “Barış akademisyenleri ve hukukun şiddeti: İhraçlar, göreve dönenler, yeniden ihraçlar” başlıklı bir panel düzenledi. Panelde barış akademisyenleri Nilgün Erdem, Can Irmak Özinanır, Merve Fidan hukuk mücadelelerini ve yargının verdiği farklı kararlar sonucunda yaşadıkları deneyimleri aktardı. Eğitim-Sen avukatı Asuman Tokgöz ise hukuki süreci anlattı. Akademisyenler, KHK ile ihraç edilmelerinin üzerinden yaklaşık 7 yıl geçtikten sonra farklı mahkemelerin açıkladığı farklı kararlar nedeniyle birçok akademisyenin görevine dönemediğini, görevine iade edilen akademisyenlerin ise hukuki sürecin devam etmesi sebebiyle yeni hak ihlalleriyle karşı karşıya olduklarını açıkladı.
NİLGÜN ERDEM: ÜNİVERSİTELER ÖNCE İSTİNAFA SONRA DANIŞTAY’A BAŞVURUYOR
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki görevine iade edilen Doç. Dr. Nilgün Erdem, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalayan 2212 akademisyenin 1223’ünün Türkiye’deki üniversitelerde görev yaptığını ve bunların yüzde 42’sinin OHAL döneminde Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ihraç edildiğini söyledi.
Barış bildirisi imzacısı akademisyenlerin hukuk mücadelesinin ihraçlardan önce başladığını vurgulayan Erdem, hem ihraç öncesinde hem de sonrasında barış akademisyenleri için eşit bir süreç işletilmediğini belirtti. Birçok köklü üniversitede olması gerektiği gibi ihraçların yaşanmadığını ifade eden Erdem, Ankara Üniversitesi gibi bazı üniversitelerde ise imzanın hemen ardından açılan soruşturmalar sonucunda akademisyenlerin dosyalarının YÖK’e gönderilerek ihraçlarının talep edildiğini belirtti.
OHAL döneminde KHK ile ihraç edilen 406 barış akademisyeni için hukuk mücadelesinin aradan geçen yedi yıla rağmen devam ettiğini söyleyen Erdem, OHAL Komisyonu’nun Anayasa Mahkemesi’nin 2019’da aldığı “ifade özgürlüğü” kararını dikkate almayarak dosyaları 5 yıl boyunca beklettiğini belirtti. OHAL Komisyonu’nun barış akademisyenleri için ret kararı vermesi ile akademisyenler için hukuk yolunun ancak açıldığını ifade eden Erdem, başvurulan idare mahkemelerinden bugüne kadar 154 ret, 157 iade kararının çıktığı, 66 dosyanın ise hâlâ bir karara bağlanmadığı bilgisini aktardı.
Kendisi gibi, göreve iade edilen akademisyenler için dahi sürecin henüz tamamlanmadığının altını çizen Erdem üniversitelerin iade edilen her akademisyen için istinaf mahkemesine başvurduğunu söyledi. Üniversitelerin akademisyenlerin iadesine itiraz ederek istinaf mahkemesine ve daha sonra da Danıştay’a başvurmasının 12 Eylül döneminde üniversitelerden uzaklaştırılan akademisyenler için dahi izlenen bir yol olmadığını, başvuruyu yapan üniversite rektörlüklerinin Anayasa Mahkemesi’nin Barış Akademisyenleri için verdiği “ifade özgürlüğü” kararına direndiğini belirti.
CAN IRMAK ÖZİNANIR: HAYATLARIMIZ BİR ŞAKA DEĞİL
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edildikten sonra görevine geri dönmesine rağmen istinaf mahkemesinin verdiği red kararıyla yeniden ihraç edilen Can Irmak Özinanır, Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast’ın serbest bırakılmasının da gösterdiği gibi hukukun herkes için aynı şekilde işlemediğini söyledi. Özinanır, Çiğdem Mater, Osman Kavala, Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Selçuk Kozağaçlı ve bir dizi politik tutuklu için işlemeyen hukuk prensiplerinin katiller için ivedilikle devreye sokulduğunu belirtti.
Barış akademisyenlerinin içinde bulunduğu durumu “Yaşadığımız şey bir şiddet” sözleriyle özetleyen Özinanır, meselenin bir grup akademisyenle sınırlı olmadığının altını çizerek “Koskoca bir rejim karşımıza dikilmiş durumda, bu bir rejim sorunu” dedi.
Özinanır, Gezi Davası’ndan 18 yıl ceza alan Çiğdem Mater’in “Türkiye koca bir şaka, ama buna ne kadar gülebiliriz?” sözlerini hatırlatarak Barış Akademisyenleri’nin haksız yere alt üst edilen hayatlarının bir şaka olmadığını söyledi.
MERVE FİDAN: İKİNCİ BİR CEZALANDIRMAYA DÖNÜŞTÜ
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden ihraç edilen ve idare mahkemesinden ret kararı aldıktan sonra, bölge idare mahkemesinde dosyası bir yıldır bekletilen Merve Fidan, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ifade özgürlüğü kararına rağmen barış akademisyenlerinin dosyalarında farklı mahkemelerin, farklı kararlar almasının ikinci bir cezalandırmaya dönüştüğünü vurguladı. Barış akademisyenlerinin OHAL Komisyonu’nun dosyaları beş yıl bekletmesi sebebiyle mahkeme yoluna gitmelerinin dahi engellendiğinin altını çizen Fidan, “Yedi senenin sonunda hâlâ beklemedeyiz” dedi.
Fidan, akademisyenlerin dosyalarının görüldüğü mahkemelerden çıkan farklı kararlar nedeniyle de hak ihlali yaşamaya devam ettiğinin altını çizerek “Mahkemelerin AYM kararını tanımadığı bir politik ortamda, bizim de başımıza aynısı gelmiş oldu, hukuki süreç lehimize tamamlandığında rektörlükler de mahkeme kararını tanımazsa ne olacak?” diye sordu.
Fidan, aradan geçen 7 yılın ardından, hâlâ görevlerine dönemeyen akademisyenlerin önünde uzun bir hukuki sürecin olduğunu, bu sürecin sonunda göreve iade edilmiş olsalar bile, aradan geçen zaman sebebiyle kariyerinin farklı aşamalarında olan akademisyenler için yaşadıkları hak ihlallerinin telafisinin mümkün olmayacağını belirtti. Fidan, ayrıca aynı bildiriye imza atan ve aynı sebeple görevlerinden ihraç edilen akademisyenlerin bazılarının iade edilirken bazılarının edilmemesinin akademisyenler arasında ayrım yarattığına değindi.
ASUMAN TOKGÖZ: İNSANLAR FARKLI KARARLARLA BİR KEZ DAHA MAĞDUR EDİLDİ
Eğitim-Sen avukatı Asuman Tokgöz, hukuki süreci ayrıntılı bir şekilde anlatırken 95 barış akademisyeninin dosyasını takip ettiğini belirtti. Hukuk Fakültesi’nde öğretilmeyen, literatürde bulunmayan, hukukun dışında kavramlar ve uygulamalarla karşılaştıklarını söyleyen Tokgöz, aynı gerekçeyle ihraç edilen insanların farklı kararlarla bir kez daha mağdur edildiklerini belirtti.
Yedi yıldır devam eden hukuki sürecin hâlâ sonuçlanmadığını ifade eden Tokgöz, idare mahkemelerinden çıkan kararların Danıştay 5. Dairesi’nde görüşüleceğini, bu daireden ret kararı çıkarsa dosyaların AYM önüne gideceğini söyledi. (HABER MERKEZİ)